Bebeğin Göbek Bağı Saklanır mı? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Bir Pedagojik Bakış
Eğitimci olarak her yeni doğumu bir öğrenme başlangıcı olarak görürüm. Çünkü öğrenme, tıpkı doğum gibi bir kopuştur: eski olandan ayrılmak, yeni bir benliğe doğru yol almak demektir. Yeni doğan bir bebeğin göbek bağı da bu kopuşun en simgesel anıdır. Anneyle arasındaki biyolojik bağ kesildiğinde, birey olmanın ilk adımı atılır. Ancak bu kopuş aynı zamanda bir öğrenme sürecinin metaforu gibidir. Peki bu bağı saklamak —fiziksel ya da sembolik olarak— ne anlama gelir?
Göbek Bağı ve Öğrenmenin Doğası
Öğrenme, her zaman bir bağ kurma ve bir bağdan kopma sürecidir. Tıpkı göbek bağı gibi. Bir bebek dünyaya geldiğinde anneyle arasındaki fiziksel bağ kesilir ama duygusal ve bilişsel bağ devam eder. Eğitimde de benzer bir süreç yaşanır: öğrenci öğretmeninden öğrenir, sonra kendi başına yürümeyi öğrenir.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: “Bir bağı sürdürmek mi değerlidir, yoksa ondan özgürleşmek mi?”
Pedagojik açıdan her ikisi de öğrenmenin farklı evreleridir. Bağı sürdürmek aidiyet sağlar; kopmak ise bireyselliği. Göbek bağını saklama geleneği de tam bu ikili anlamda değerlendirilebilir — bir yandan köklere saygı, diğer yandan bireyselliğin tanıklığıdır.
Öğrenme Teorileri Işığında: Bağ Kurmak ve Bırakmak
Bağlantıcılık (connectivism) teorisine göre bilgi, ilişkiler ağı içinde var olur. Bebeğin göbek bağı da bu ağı simgeler. Anne-bebek ilişkisi, bir öğrenme ilişkisidir. Anne sadece beslemez; model olur, öğretir, duygusal zekâyı şekillendirir. Göbek bağını saklamak, bu öğrenme ilişkisinin görünür bir hatırası gibi düşünülebilir.
Yapılandırmacı (constructivist) yaklaşım ise bireyin deneyimlerinden anlam kurduğunu söyler. Bu açıdan göbek bağını saklamak, sadece biyolojik bir parça değil; aile belleğinde anlamla dolan bir öğrenme nesnesidir. Bazı kültürlerde göbek bağı okul eşiğine gömülür, bazılarında kitap arasına konur. Bu sembolik eylemler, “öğrenme ve bilgiye yönelim”in kültürel temsilleridir.
Her kültür, öğrenmenin kökenini kendi göbek bağında taşır.
Pedagojik Yöntemler ve Duygusal Öğrenme
Eğitimde duygular, öğrenmenin görünmeyen ama güçlü motorudur. Duygusal öğrenme (emotional learning) açısından göbek bağı, aidiyet duygusunun erken sembolüdür. Çocuk büyüdüğünde, bu bağı saklayan anne-baba aslında ona “senin hikâyen bizimle başlıyor” mesajını verir. Bu mesaj, öğrenmenin en derin motivasyon kaynağıdır: sevgiyle bağ kurmak.
Ancak pedagojik denge burada önemlidir. Çünkü aşırı korumacılık, öğrenmenin doğasını zedeler. Her çocuk bir noktada kendi göbek bağını —yani bağımsızlığını— yeniden kesmek zorundadır. Eğitimde hedef, bağı koparmak değil, onu dönüştürmektir.
Öğrenmek, bağdan özgürlüğe doğru yürüyen bir süreçtir.
Toplumsal ve Bireysel Perspektif: Hafızanın Pedagojisi
Bir toplum, kendi öğrenme biçimini ritüellerinde taşır. Göbek bağını saklamak da bu ritüellerden biridir. Antropolojik olarak bu uygulama, toplumsal hafızanın eğitimsel bir ifadesidir.
Bir toplum, köklerini nasıl koruduğuna bakarak öğrenme biçimini de tanımlayabilir.
Bireysel düzeyde ise bu gelenek, kimlik inşasının bir parçasıdır. İnsan, kökenine dönmeden öğrenmesini tamamlayamaz. Bu yüzden bazı anne-babalar göbek bağını saklarken, aslında çocuğun kimliğine bir başlangıç hikâyesi armağan ederler.
Toplumsal düzeyde ise bu pratik, nesiller arası aktarımın —yani kültürel öğrenmenin— bir biçimidir. Her aile, kendi değerlerini bu küçük anıda yaşatır.
Modern Eğitim ve Eleştirel Düşünce
Modern pedagojide, eleştirel düşünme öğrenmenin merkezinde yer alır. Göbek bağını saklama geleneği de eleştirel bir sorgulama fırsatıdır.
– Bu alışkanlık hangi değere dayanıyor?
– Biz neyi saklıyoruz: bağı mı, anlamı mı?
– Öğrenme, geçmişi muhafaza etmek midir, yoksa onu yeniden anlamlandırmak mı?
Bu sorular, sadece ebeveynlik değil, eğitim felsefesi açısından da yol göstericidir. Çünkü her bilgi gibi her gelenek de sorgulanarak güçlenir.
Sonuç: Saklamak mı, Bırakmak mı?
Bebeğin göbek bağını saklamak, pedagojik açıdan bir “öğrenme hatırası”dır. Ancak bu hatıra, durağan bir nesne değil, yaşayan bir anlamdır. Eğitimci olarak şuna inanırım: Öğrenme, köklere dokunarak büyüyen bir özgürlüktür.
Bir çocuğun göbek bağı nasıl düşüyorsa, bir öğrencinin de bir gün öğretmeninden ayrılması gerekir. Her kopuş, yeni bir bağın önsözüdür.
Bebeğin göbek bağı saklanır mı?
Evet, ama belki de asıl saklanması gereken şey bağın kendisi değil, onun öğrettiği anlamdır: Bağ kur, öğren, sonra özgürleş.
Düşünsel Sorular
– Öğrenme sürecinizde hangi “bağları” saklıyorsunuz?
– Kopuş ve özgürlük arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?
– Eğitim, sizce daha çok korumakla mı yoksa bırakmakla mı ilgilidir?